Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Cezayir Ulusal Meclisi’nde kabul edilen yasa, Fransa’nın 132 yıl süren sömürge dönemini “insanlığa karşı suçlar, sistematik baskı ve kültürel yıkım” çerçevesinde tanımlıyor. Yasa metni, yalnızca geçmişe dönük bir kınama değil; sömürgeciliğin siyasi, toplumsal ve ekonomik sonuçlarının bugün hâlâ sürdüğü tespitini de içeriyor. Bu yönüyle karar, sembolik olduğu kadar politik bir ağırlık taşıyor.
1830’da başlayan Fransız işgali, Cezayir tarihinde kitlesel katliamlar, zorla toprak gaspı, kimlik silme politikaları ve milyonlarca insanın hayatını etkileyen yapısal yıkımlarla anılıyor. 1962’deki bağımsızlığa kadar geçen süreç, yalnızca askeri bir işgal değil, aynı zamanda bir toplumun hafızasının hedef alındığı uzun soluklu bir tahakküm dönemi olarak değerlendiriliyor. Yeni yasa, bu tarihsel anlatıyı devletin resmi pozisyonu haline getiriyor.
Cezayirli milletvekilleri, yasanın Fransa’ya yönelik “intikamcı” bir adım olmadığını vurgularken, asıl amacın tarihsel adalet ve kolektif hafızanın korunması olduğunu dile getiriyor. Yasayla birlikte, sömürge döneminin inkâr edilmesine veya hafifletilmesine karşı hukuki ve siyasi bir duruş sergilenmiş oldu. Bu tutum, özellikle genç kuşaklar açısından kimlik ve tarih bilincini güçlendirmeyi hedefliyor.
Paris cephesinde ise kararın rahatsızlıkla karşılandığı biliniyor. Fransa, bugüne kadar sömürgecilik geçmişiyle yüzleşme konusunda sınırlı ve seçici adımlar atmakla eleştiriliyordu. Cezayir’in bu yasası, Fransa üzerindeki “tarihsel sorumluluk” baskısını artırırken, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerde yeni bir gerilim başlığı oluşturabilir.
Direniş perspektifinden bakıldığında bu yasa, yalnızca Cezayir’e özgü bir hamle değil. Afrika, Asya ve Latin Amerika’da sömürge geçmişiyle hesaplaşma arayışlarının bir parçası olarak okunuyor. Cezayir, hukuki bir dille şunu ilan etmiş oluyor: Sömürgecilik kapanmış bir dosya değil, sonuçları hâlâ yaşayan bir suçtur.
Cezayir Ulusal Meclisi’nin bu kararı, tarihin galipler tarafından yazılmasına karşı açık bir meydan okuma niteliği taşıyor. Yasa, geçmişi geri getirmiyor; ancak sömürgeciliğin unutulmasına ve normalleştirilmesine izin vermeyeceğini ilan ediyor. Bu yönüyle Cezayir, yalnızca kendi tarihini değil, sömürgeciliğe maruz kalmış tüm halkların hafızasını savunan bir pozisyon alıyor.
yorumunuz